Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, müze olarak faaliyete geçtiği 2002 tarihinden itibaren Picasso, Rodin, Salvador Dali, Joseph Beuys gibi dünya sanatçılarının eserlerinin sergileri yanı sıra, Osmanlı Sanatına ait sergiler ile Abidin Dino gibi Türk sanatının en önemli sanatçılarının eserlerini ağırlamıştır. Bugün ise müzede 17 Eylül – 31 Aralık 2011 tarihleri arasında çağdaş sanatın en önemli ve çarpıcı isimlerinden, Fransız sanatçı Sophie Calle’un “Son kez, İlk kez” isimli çalışması sergilenmekte. Hem müzede gerçekleştirilen sergileri kaçırmak istememem hem de Sophie Calle’a duyduğum ilgiden ötürü sergiyi başlama tarihinden çok kısa bir süre sonra ziyaret ettim.
Sophie Calle "The Sleepers"
Bir sanatçının yaşadığı duygusal deneyimi sanata yansıtması ve bu deneyimden yola çıkarak sanat yapması ya da bir başkasının deneyimini sanata dönüştürmesi alışıla gelmiş bir yöntem. Benim zor olduğunu düşündüğüm, kişinin kendi deneyimini -bu deneyimden faydalanmak yerine deneyimin kendisini- tüm doğallığıyla, birebir bir sanat çalışması olarak sunması ve özne olarak kendisini kullanması. Nitekim, Calle’un çalışmalarında en sevdiğim yöntemi, yaşadığı duygusal iniş-çıkışlarına 3. göz olarak dışarıdan bakıp sanki onları yaşayan kendisi değilmiş gibi analiz edip, deneyimin kendisini bir sanat çalışmasına dönüştürmesi ve dolayısıyla yaşadığı bu deneyimi sanat aracılığıyla kendisinden ayrıştırması. Örneğin, “Take care of Yourself” adlı sergisinde, sevgilisinin onu terk ederken yazmış olduğu mektubu 107 kadına göstererek bu mektubu yorumlamalarını istiyor.
Sophie Calle "Take Care of Yourself"
Calle, "Son kez, İlk kez" adlı sergisinde de konu olarak insanı ele almış ve işlerinde insanı kullanmış. Sergi, anlatmak istediğini çok yalın bir şekilde anlatan, fotoğraf, yazı ve videolardan oluşuyor. Calle, serginin “Son kez” olarak adlandırdığı ilk aşamasında, sonradan kör olan birkaç insana nasıl kör olduklarını ve en son neyi hatırladıklarını sorup, bunu hem yazıya döküp hem fotoğraflarken; “İlk kez” olarak adlandırdığı ikinci aşamasında, İstanbul’da yaşayıp da daha önce hiç deniz görmemiş bir grup insanı denizle buluşturup, bu anlarını videoya yansıtıyor. Serginin üçüncü aşamasında ise, deniz manzarası fotoğrafının altına, körlük ve denizle ilgili bir cümle yazarak sergiyi sonlandırıyor. Sergideki gezme sırasının “son kez” – “ilk kez” şeklinde olması, insanın üzerinde çarpıcı bir etki yaratıyor. Aslında basitçe kurgulanmış olan bu sergi, içinde çok fazla kavram barındırıyor. Sergiyi gezmeyi tamamladıktan sonra, iki düşünce ağır bastı. Birincisi, insanın en büyük engeli kendisi; ikincisi ise görmenin önemini çok iyi bilirken, gördüğümüz şeylerin önemini unutmak...
Sophie Calle "Son kez, İlk kez"
Çağdaş sanatın en sevdiğim özelliklerinden biri de, eserlerin, hayatımızı kolay ve fark ettirmeden etkileyebilmesi. Özellikle günümüz insanını ele alıyor olması kendi çelişkilerimizi daha iyi fark etmemizi sağlıyor. Serginin iki aşamasında da kendimi, henüz tanıştığım bu insanların yerine koydum. Bir grup insan kör olduğu için göremezken, diğerleri ise bakmaya fırsatı olmadığını düşündüğü için göremiyor. Nitekim sergiden çıktıktan sonra, birkaç saat önce önünde saatlerce oturup kahve içtiğimiz denize tekrardan baktım, sanki bu sefer daha iyi gördüm ve anladım.
No comments:
Post a Comment