Wednesday, August 4, 2010

e-dünya



Bu yazımı Radikal yazarı Türker Alkan’ın birkaç gün önce okuduğum Yaşamın Elektronikleşmesi başlıklı yazısından ilham alarak yazıyorum.


e-devlet, e-posta, e-hizmet, e-bilgi, e-bilet, e-uygulama, e-eğitim, e-kitap, e-iş, e-ticaret, e-anket, e-bülten...
Aslında daha o kadar çok var ki, olmayan kelimelerin başına da siz ekleyip bir şirket ya da hizmet yaratabilirsiniz.


Hayatımıza bir anda eklenen bu harf, küçük bir detay gibi gözükse de sosyal hayatımızda, iş hayatımızda veya devlet işlerinde vazgeçilmez/geri dönüşü olmayan değişimlere sebep olmakta. Örneğin Türker Alkan’ın da yazısında bahsettiği gibi, e-devlet ile birlikte işler kolaylaşırken (Türkiye’de ne kadar kolaylaşabiliyorsa artık), birkaç saatlik kuyruklarda beklemek yerine işlerimizi oturduğumuz yerden halledebiliyorken, aynı zamanda, devletin, üzerimizdeki kontrolü ve yönlendirmesi arttı. Hatta tele kulak yerine e-kulak diyerek bir genelleme yapabiliriz. "e" ile birlikte işsizlik arttı. İnsanların birbirine olan ihtiyaçları azaldı, her şey e-ortamda bulunur ve yapılır oldu. Mahremiyetin sınır/sızlığı insanları birbirine düşürdü. Hayat kolaylaştı, bununla birlikte değerler değişti, çoğu kişi zora gelmek istemedi, yalnızlık arttı.


Yukarıda yazılanların tam tersi etkilerini de görmemiz mümkün. Örneğin, e-devlet oluştuğu gibi e-provokasyon oluşmaya başladı. İnsanlar çok daha hızlı birleşir oldu ve bu birleşmeler ülke sınırlarını aştı. Yeni iş fırsatları doğdu.  Herkes blog yazarı unvanını alabildi, internet üzerinden satışlar arttı, kitlelere daha çabuk ulaşıldı. e-eğitim sayesinde eğitimin sınırları genişledi. İnsanların birbiriyle olan iletişimi arttı. Ticaret gelişti, küçük ölçekli işletmelerin rolleri gelişti. Herkes fikrini paylaşır, birbirini tanır oldu. Kişilere yeni kimlikler eklendi. Entelektüel zeka daha fazla sorgulanır oldu. Hayat kolaylaştı, bu kolaylık verimliliği ve yaratıcılığı arttırdı. Kişi evde tek başına otururken bile sosyal bir çevreye aitlik hissedebildi.


“e”harfi hayatımızın merkezinde yerini almışken birey olarak onun yeteri kadar farkında olmayabiliyoruz. Bir şeyler kendiliğinden değişiyor ve yolunu buluyor, oysa biz daha iyi yön verebiliriz. Bazı durumlarda bana kalırsa “e” sadece elektronik anlam taşımıyor, entelektüel kelimesini de içerisinde barındırıyor. İnterneti kullanmak, elektronik yenilikler başlatmak ya da e-düşünce yaymak, bilgi paylaşmak, insanları yönlendirmek aynı zamanda entelektüel bir yapı gerektiriyor. Yurkarıda da belirtmeye çalıştığım üzere elektronik dünyayı nasıl algıladığımız ve nasıl kullandığımız tamamıyla bize kalmış durumda. Eğitimin, öğretmen atamalarının en büyük sorun olduğu ülkemizde e-eğitim yeteri kadar hatta hiç verimli kullanılmıyor. Oysa çok daha fazla kitleye ulaşabilir; tabi bunun için önce internet kullanımının artması, bilgisayar dağıtımının sağlanması lazım, ama bazı şeyler geç olmadan bir şekilde başlamalı/başlatılmalı. Entellektüel kesim kendi e-platformunu kurup Türkiye’de birtakım problemleri şiddet yoluyla değil entelektüel olarak değiştirmeye çalışabilecekken bu girişim sadece birkaç kişiyle sınırlı kalabiliyor. Kişi e-kimliğini yeteri kadar yaratmıyor, tanımıyor ya da tanıtmıyor. Oysa bloglar, facebook, twitter, buzz ile birlikte bir e-kimlik oluşuyor ve siz farkında olmadan e-kimliğiniz, sizin gerçek kimliğinizi de etkiliyor, geliştiriyor ve yönlendiriyor. Belki de yakın zamanda e-Hasan, Hasan’ı gerisinde bırakacak, tabi e-yasaklar sınırlı kaldığı sürece.

No comments:

Post a Comment